Hepimiz için kendimizi izleme zamanı. Hepimizin derinliklerimizi keşfetme, korkularımızla yüzleşme, umutlarımızı kucaklaşma, kaybolduğumuz yerden kendimize daha üst bir perspektiften bakarak bulma zamanı.

Bu küçük hayatın ne kadar değerli olduğunu anlamanın zamanı… Dünya olarak adlandırılan bu gezegende insan olarak hayatta olmanın en basit ama en önemli yönlerine dalmanın zamanı. Sağlığımız, sevdiklerimiz, topluluklarımız, evlerimiz önceliğimiz oldu yine. Bu gezegendeki günlük yaşamımızı hafifletmek için hizmette olan zorunlu işçiler, emektarlar, çiftçiler, üreticiler gibi hayatımızın görünmez kahramanlarını takdir etme zamanı. (Lütfen bugün hayatımızı mümkün kılmak için her gün hayatını riske atan bu kişilere yürekten saygı ile yaklaşalım. Hizmetlerine minnettarlığımızı ifade etmek için bilinçli olarak sevgi dolu sözler ve takdirimizi ifade yolları bulalım. Ve bu insanların hepimiz için ne kadar değerli olduklarını asla unutmayalım.)

Bugün, bizleri birbirimize bağlı tutan ve bugün evlerimizden iş birliği yapmamıza olanak sağlayan teknolojiye minnet duyma zamanı. Teknoloji bugün bizim yoldaşımız, akıl sağlığımıza açılan penceremiz (veya insan algoritmamıza bağlı olarak kaybolmamıza da sebep olabilir) ve dış dünyaya kendimizi ifade aracımız.

Ve her şeyden öte, içinde bulunduğumuz bilinmezliğin içinde değişimi anlamlandırmamız için gerekli araçları sunan, az bilinen yolu tercih eden ustaları, filozofları, öğretmenleri, guruları onurlandırma zamanı. Onların asırlardır sunduğu bu araçlar, bizim bugün içinde bulunduğumuz tünelden kalp/zihin/ruh birliğinde çıkmamıza vesile olacak araçlar.

Bugün, iç gözlemdeyiz hepimiz. Dilersek eski var oluş, yaşama ve yaratma algımıza sıkı sıkıya tutunabilir ve gelene dair umutsuz yaklaşabiliriz. Kabul edelim, hepimiz biliyoruz ki gerçek kabul ettiğimiz yaşam kesinlikle değişecek. Ya da bu değişikliği dönüşümün daha insani olması, yaşamın temel unsurlarını hatırlatması ve yüksek bir farkındalık ile gelenin inşa edilmesi için fırsat olarak tanımlayabiliriz. Bugün, bu değerli dünyayı korumak ve bu gezegendeki varlığımızı yüceltmek için yeni sistemler geliştirmeye ve inşa etmeye başlamamızın, neyin işe yaramadığını ve neye hizmet etmediğini görme zamanı.

Sizleri bugün geçmişe yolculuğa çıkarmak istiyorum. Yaklaşık 3 yıl önce, Love Mafia’mızın bazı üyeleri ile, House of Beautiful Business’ın ilk etkinliğine değer katmak üzere Barselona’ya bir kabile olarak yola çıktık. Panelimizin adı “Sosyal kabilen ile birlikte geliş – Thrive with your Tribe” idi. Kendi alanlarında yeni işleyiş yolları aramakta olan 5 farklı ülkeden 8 kişi olarak gerçekleştirdiğimiz bu paneli kaydetmiş olmamıza rağmen, niyetlerimizi yaşama geçirmekle o kadar meşguldük ki, sizlerle paylaşma imkanı yakalayamadık. Ve bugün, sizi bizlerin o günkü dünya düzeni, çalışma ve yaşam algımız üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Her zaman içimizde yolumuza sımsıkı tutunmamızı sağlayan inanç ve umut vardı. Ve yine de belki de bu dünyada hepimizin görmek istediği değişikliği ne zaman ve nasıl göreceğimize dair bir nebze de olsa şüphe. Belki bugün, her zamankinden daha fazla, bu soruya ışık tutan 2017’nin Markus, Eda, Ecmel, Ayşe, Rachel, Ceren, Semih, Özgür ve Leszek’in seslerinden faydalanabiliriz. Belki de hepimizin aynı içsel gözlemi yapma zamanı gelmiştir?

Fırtına bittiğinde – ki biter- hepimizin gelişmesi için daha iyi, sürdürülebilir, keyifli bir gelecek yaratmak üzere elimizden geleni yapmaya devam edebilir miyiz? Hepimizin dışarıda aradığı güzellik içimizde. İçsel yolculuğumuza çıkalım, kendi gerçekliğimizle barışalım ve bu yansıma esnasında bulduğumuz ilhamla harekete geçelim.

Hepimizin içindeki yaratanın parçasına saygı ile eğiliyorum.

Sağlıcakla sevgide kalın.