"Ah'lı Sema" masalı Fil dergisi sayi 16 ve 17 de yayımlanmıştı... Aşk uğruna ölmeyi göze alan bir dosta şifa olsun diye yazmıştım.Evet kahramanım ''Sema'' etten kemikten, yani aramızdan birisi. O kadar ki masalı dinlerken ben o'yum demek gelebilir sizin de içinizden.

Kasım 16 da Joint idea Kanyon da onun peşinden atacağız adımlarımızı bu defa! İçimizdeki kıvılcımla tanışma hikayemizi, ışıkta gölgemizle yüzleşme hallerimizi, karanlığın bizim ışık olduğumuzu görünce bizi kabul etmediği hallerimizi paylaşacağız...

Ara Hamparyan'ın akordeonu eşlik edecek masalın kolaylaştırıcısı şarkılara, yine sizler yedi aynalı kapının hangisinden geçeceğimizi seçeceksiniz masalın yolunda...

''Ateş oldum kül olmadım, su oldum dibe sızmadım, hava oldum kaybolmadım, toprak oldum kim olduğumu hatırladım!''

 

Arbil hakkında

Ben Arbil Çelen Yuca, adım Ar bilen demek. Babam hala adıma layık olacağımı düşündüğünden Adana’dan, Mimar Sinan Üniversite’sinde okuyabilmek için İstanbul’a gelmeme izin verdiğini söyler.

Oysa ben 11 yaşımdan beri uyumadan önce okulumun rıhtımında günü batırdığımı hayal ederdim. Tüm hayaller odaklanarak ve emek vererek mümkün müdür? Bence bütüne hizmet ettikçe mümkündür!

Küçükken muhtemelen her çocuk kadar anlatıcıydım. Ama evimizdeki hayat her çocuğunkinden farklıydı. Herkes güneye giderken biz ailece Doğu Anadolu’daki köylerden geçer, yolda kamyoncu lokantalarında aşçı tabağı ısmarlar, asfaltın kenarındaki sandıklarında türlü şey satan köylülerle sohbet eder, hatta sofralarına konuk olurduk. Annemin şiirli cümlelerine, babamın sokak hikayeleri eklenirdi. Türkülere, Fransız şansonları karışırdı. Yollarda radyo çekmezse, ‘’haydi bir şarkı söyle’’ derdi babam, ailemin ve arkadaşlarımın kapalı devre radyosu olarak geçti ilk gençlik yıllarım, repertuarım geniştir bu yüzden.

1990 da Levent Kırca tiyatrosunun bir parçası oldum, dans da ettim, şarkılar da söyledim. 200 oyun boyunca dünyayı perdenin önünden izledim. Tam o sırada radyolar özelleşti, ulusal radyolarda ''Kayıp Lunapark''ı anlatan kız oldum. Derken Nükhet Duru’yla tanıştım, bana mimar vokalistim derdi. Hiç mimarlık yapmadım, ama bugün kişiye özel masalları yazarken bir şehir nasıl planlanıyorsa öyle yerleştiriyorum hikayelerimi, noktalar duraklarım, virgüller kavşaklarım oluyor.

Gerçek hayattaki gibi masallarda da hiçbir dilek tek defada gerçekleşmez, sınanırsınız, yola çıkınca sabırlı olmanız gerekir. Zaman, mekân bize hizmet etmeye yaratılır, hepsi tekrarın disipliniyle var olur. Simgesel dilin aktardığı sabır, direkt dilden çok daha kolay kabul edilesidir. Masalcının sabrı umut demektir.

Klişelerin aksine masallar mutlu bitmez, aslında masal bitmez… Biz yeni bir masala, daha güçlü bir kahraman olarak başlayana kadar sürer her masal.

İnsanlığın çaresizliği iletişim kuramamak. Şimdi en iyi bildiğim yoldan iyileşmek için masallarımı paylaşmak istiyorum...

Ve inanıyorum anlaşmak için anlatmak, anlatmak için dinlemek, dinlemek için susmak hepimizi birleştirecek.